15 Aralık 2008 Pazartesi

* HAFTANIN YAZISI

LİSELER TÜRK SPORUNUN NERESİNDE?

“Büyük” diye nitelediğimiz spor kulüplerimiz, bir zamanlar sırtlarınıkendi gizli akademilerine, yani “liselerine” dayamış ve bu destekleyalnızca sportif alt yapı anlamında değil, kültürlerinin yaygınlaşmasıadına da çarpıcı adımlar atmışlardı.

Galatasaray kültürünün oluşumunda Galatasaray Lisesi’nin, Beşiktaş’ın büyüyüşünde Kabataş Lisesi’nin, Trabzonspor’un olağanüstü serüveninde Trabzon Lisesi’nin üstlendiği rol doğrudan bu adımlarla ilgiliydi…

Şimdi liseler özgün sportif kültürleriyle değil de ne yazık ki körükledikleri şiddet ve fanatizmle stadyumlara akıyorlar… Ve elbette etken değil, edilgen bir katılım bu…

Türkiye, bir yandan baş döndürücü bir hızla sporun bütün içeriğini futbola indirgerken, diğer yandan futbolda öz kaynaklarını ihmal eden bir yaklaşımı kurumsallaştırıyor. Geleceğimizi karartacak bir çelişki bu… Ve ne yazık ki bu çelişki içinde “Büyük” kulüpler de hızla küçülüyor. Sözgelimi Trabzon Lisesi’ni ihmal eden Trabzonspor, yalnızca ikinci sınıf yabancı futbolculara ve yüksek maliyetlere mahkum olmuyor, atletizmden yüzmeye sayısız spor alanındaki potansiyelini ikinci plana iterek Trabzon’u spor kaynaklı bir uzlaşı kültüründen ve belki umuttan mahrum bırakıyor.

Trabzonspor’un Trabzon’a, diğer büyük takımların türlü kentlerdeki milyonlara -elbette hala- umut verişi bir yana, özellikle liselerimizin sakladığı sportif potansiyeli artık daha iyi görebilmeliyiz. Liseleryalnızca ergenlik sorunlarının, zararlı alışkanlıkların, şiddetin veya sınav kaygısının barındığı ocaklar değildir; sanattan bilime, bilimdenspora hemen her alanda müthiş bir potansiyel uyuyor lise duvarlarının arkasında… Amatör spor kulüplerinin gelişiminden tutun da olimpiyatlarda kazanılacak madalyalara değin birçok proje lise koridorlarından geçmek zorunda…

Bir düşe bir soru ulayalım şimdi: Her ilin her ilçenin en köklü, en büyükspor kulübü, o il ya da ilçedeki bir liseyle etkin işbirliğine gitse... Gelecek vadeden genç atletlere burs verse örneğin, lise takımını donatsave yetenekli gençlere eğitim desteği sağlasa. Sonra da yetiştirdiği bu gençleri alıp kullansa, onlara gelecek sunarken kendi geleceğini degaranti altına alsa...

Bir düş bu... Ama birileri düş kurmalı değil mi!..

Kim ama? Adnan Polat mı, Yıldırım Demirören mi, Aziz Yıldırım mı, SadriŞener mi? Yoksa Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik mi?..

Siz böyle bir ütopyayı hangisine daha fazla yakıştırıyorsunuz?...

sporgezegeni...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder